Morbid Obezite
Obezite koroner kalp hastalığı hipertansiyon, tip ...
Kardiyovasküler hastalıkların gelişiminde rol alan ve ortak etyopatogenezi paylaştıkları düşünülen çeşitli risk faktörlerinin birarada bulunması metabolik sendrom olarak adlandırılmaktadır. Metabolik sendrom, aterosklerotik hastalıklar ve tip 2 diyabetin en önemli ve en sık görülen nedenleri arasında yer alır.
Metabolik sendrom daha çok obez bireylerde görülen beraberinde diyabet, hipertansiyon ve kalp hastalıklarının da görülebilidiği bir rahatsızlıktır.
Bu kriterlerden herhangi üçünün bir kişide bulunması metabolik sendrom olarak kabul edilir.
Metabolik sendrom bir kardiyometabolik risk faktörleri demetidir. Bu risk faktörlerinin birlikte aynı kişide bulunması ortak genetik ve çevresel faktörlerin bir sonucudur. Majör kardiyovasküler risk faktörü olarak bilinen hiperkolesterolemi aynı ortak zeminin bir sonucu olmadığından metabolik sendromun bir elemanı da değildir. Öyleyse metabolik sendromu kardiyovasküler riski belirlemek için önerilen bir tanımlama gibi almamak gerekir. Metabolik sendrom bazı önemli kardiyometabolik risk faktörlerinin aynı kökten kaynaklandığını ve bunun önlenmesi ve tedavisi için de ortak bir yaklaşımın gerekli ve mümkün olduğunu gözler önüne koyan bir tanımlamadır.
Metabolik sendrom parametrelerinin ortak kökünün visseral yağlanma ve insülin direnci olduğu kabul edilir. Ancak, aslında insülin direnci başladığında yolun yarısı çoktan geçilmiş durumdadır. Beslenmedeki hatalar, kasların hareketsizliği ve sonuçta oluşan intrasellüler enerji fazlalığına karşı organizma kendisini korumak için bir seri olağanüstü adaptif mekanizmaları harekete geçirir. Biraz ironik görünse de yağ dokusu artışı da, insülin direnci de aslında organizmanın kendisini korumaya yönelik biyolojik adaptasyonundan başka bir şey değildir. Yani metabolik sendrom aslında genotipe hiç de uygun olmayan hatalı bir yaşama biçiminin ısrarla sürdürülmesine biyolojik adaptasyon sınırlarının zorlanmasıyla ortaya çıkan patolojik bir fenotiptir.
Metabolik Sendromun çağımızın pandemisi durumuna gelmesi, medeniyete adapte olamayan insanlığın ya da makinaları ve bilgisayarları geliştirmede gösterdikleri değişim ve gelişimi kişisel yaşamlarında gösteremeyen ya da bolluk içinde bile kıtlık psikolojisini üstünden atamayan toplulukların kaçınılmaz sonudur.
Metabolik sendromla mücadelede medikal, sosyokültürel ve yönetimsel tüm toplum mekanizmalarının etkin bir iş birliği gerekir. Tıbbi yönüyle bakıldığında da metabolik sendroma multidisipliner bir yaklaşım gerektiği açıktır