Reflü Neden Olur, Nasıl Geçer?
Yemeklerden sonra sıkıntı veren ve geceleri uykusu...
Sindirim sistemi yani Gastrointestinal Sistem (GIS) ağızdan anüse kadar devam eden tüm organları kapsamakta ve çiğneme, sindirim, emilim ve boşaltım görevini yerine getirmektedir. Bu sistem içerisinde önemli bir yere sahip olan mide; içerisinde barındırdığı tuz asitleri sayesinde besinlerin parçalanması ve karıştırılması işlemini sağlamaktadır.
Mide kaslarının hareketleri sindirim sıvılarının üretimini sağlamakta ve besin alımının kontrolünü yapmaktadır. Ancak stres, sağlıksız beslenme alışkanlıkları, alkol, kilo alımı ve hormonal düzensizlikler mide kaslarının ve kapaklarının bozulmasına yol açabilmektedir. Yani mide kas ve kapak hareketlerinin düzensizleşmesi ve bozulması hastalıkların temelini oluşturmaktadır.
Mide içerisinde bulunan sindirime yardımcı asitlerin geri gelmesi yani yemek borusuna (özefagus) tekrar çıkması bu bölgede kronik iltihaplara yol açmaktadır. Bu tablo ise mide reflüsü ya da özefagus reflüsü olarak açıklanmaktadır. Mide Reflüsü Nedir sorusuna kısaca yanıt vermek gerekir ise; mide asidinin ve yiyeceklerin yemek borusuna geri kaçması olarak ifade edilebilir.
Genellikle mide asidi içerisinde safra ve pankreas sıvısından oluşan mide içeriği bulunmaktadır. Bu içeriğin geri kaçarak yemek borusu ile temas etmesi ülser ve yemek borusu yaralarına yol açabildiği gibi yemek borusunun daralmasına da neden olmaktadır. Ancak buradaki en önemli nokta yemek borusunun kendini koruma özelliğini yitirmesidir.
Mide ve yemek borusu arasında “alt özofagus sfinkter” olarak adlandırılan kapakçık bulunmaktadır. Bu kapı beslenme esnasında besinlerin mideye geçişine izin vermekte ve mide içeriğinin geri kaçmasını önlemektedir. Gastroözofageal reflü olarak adlandırılan mide reflüsünün altında yatan asıl neden mide kapağının yemek borusu yönündeki hareketlerinin bozulmasıdır. Bu bozulmalar genellikle gevşeme olarak kendini göstermektedir. Ayrıca mide içerisindeki basıncın artması sonucunda da reflü görülme sıklığı artmaktadır. Aşırı yemek yenilmesi, yemek sonrasında yatma ve aşırı hareketlilik mide – yemek borusu arasındaki kapakçığın bozulmasına ya da gevşemesine neden olmasından dolayı reflü oluşumuna neden olur.
Belirtilen tüm bu nedenlerin yanı sıra reflü oluşumunun nedenleri arasında pek çok etken sayılabilmektedir. Özellikle yaşam tarzı, diyet, beslenme alışkanlıkları, kullanılan ilaçlar, hamilelikteki hormonal bozukluklar, diyabet ve kilo ile birlikte reflünün kendini gösterdiğini söyleyebiliriz. Bu nedenle Mide Reflüsü Nedir sorusu içerisinde hastalığın altında yatan etmenlere dikkat edilmesi çok önemlidir.
Kilo alımının önüne geçilmesi, beslenme alışkanlığının düzenlenmesi, aşırı yemek yemekten kaçınılması, yüksek yastık kullanma, yemek sonrasında en az 1 saat oturma ve asitli meyvelerin ile içeceklerin tüketimine dikkat edilmesi gerekmektedir. Reflü hastalarının bu metotlara uyması halinde hastalığın daha hafif seyredeceğini ve yaşam standartlarının iyileşeceğini ifade edebiliriz.
Mide Reflüsü Nedir sorusu sonrasında hastalığın belirtilerinin incelenmesi gerekir. Mide reflüsünün en belirgin şikayeti göğüs ön bölgesinde, midenin üst kısmına gelen alanda yanma hissidir. Bu durum “heartburn” olarak adlandırılır. Bu yanma bazı tablolarda boyun, omuz, sırt ve kollarda hissedilebilir. Ayrıca ağıza ekşi su gelmesi yani regürjitasyon da hastalığın en yaygın belirtisidir.
Güçlü mide ekşimesi olarak kendini gösteren mide reflüsünde regürjitasyona bağlı olarak boğazda ve ağızda kötü bir tat hissi oluşmaktadır. Bu durum yemek sonrasında nadiren görülmekle birlikte, yemek esnasında hissedilmektedir. Hastalığın belirtileri genellikle yatma ve uyuma esnasında kendini göstermektedir. Geğirti, karında şişlik, gıcık hissi, hıçkırık, geçmeyen öksürük, ağız kokusu, ses tellerinde nodül ve ses kısıklığı hastalığın diğer belirtileri içerisinde sayılmaktadır. Bu belirtiler hastalığın tanısı için yeterli bulgulardır.
Mide reflüsü, tanı, teşhis ve tedavisinin mümkün olduğu bir hastalıktır. Bununla birlikte tanının konulması ile önlemi alınabilen bir hastalık grubundadır. Günümüz tedavi yöntemlerinde ilaç tedavisi ve cerrahi tedavisi bulunmaktadır. Hastalığın altında yatan etkenler göz önünde bulundurularak asit oluşumunu engelleyen ilaçlar verilmektedir. İlaç tedavisisinin yardımcı olmadığı durumlarda ameliyat tercih edilmektedir.
Cerrahi tekniklerde ise kapalı ameliyat olarak bilinen laparoskopik operasyonlar ile reflü hastalığının tedavisi yapılmaktadır. Bozulmuş ya da gevşemiş olan mide ve özefagus arasındaki kapakçık “Laparoskopik Fundoplikasyon Ameliyatları” ışığında yeniden oluşturulmakta ve güçlendirilmektedir. Bu ameliyat sonrasında ülsere neden olan kapakçık düzeltilmekte ve mide içeriğinin yemek borusuna kaçışı önlenmektedir. Ortalama 1 ila 1.5 saat süren ameliyatlarda başarı oranı oldukça yüksektir.
Reflü tedavisinde ameliyat yönteminin kullanılması günlük ilaç alımının ortadan kaldırılması açısından avantaj sağlamaktadır. Bu nedenle cerrahi yöntemler, cerrahi tedaviye uygun ve uzun süre ilaç kullanımından çekinen veya uzun süreli ilaç kullanımına bağlı olarak gelişebilecek yan etkilerin azaltılması için tercih edilmektedir. Ancak genel olarak cerrahi teknikler genellikle; yemek borusundaki hasarın boyutuna, şikayetlerin şiddetine, tipine, sıklığına ve ilaç tedavisine verilen yanıta göre belirlenmektedir. Mide fıtığı gibi midenin yapısal değişikliklerinde de cerrahi tedavi yöntemine başvurulmaktadır.