Tiroid İltihapları (Tiroiditler)
Tiroiditler tiroid bezinin enfeksiyonlarıdır....
Özefagus divertikülleri ; özefagus lümeninden dışarı doğru büyümüş mukozal keseciklerdir. Özefagus divertikülleri yerleşim yerine, duvar kalınlıklarına, oluşum mekanizmalarına göre sınıflandırılırlar.Yerleşim yerlerine göre Faringoözefageal ( ZENKER ), parabronşial ( mide özefageal ) ve epinefrik ( supradiafragmatik ) olarak 3’e ayrılır.Özefagus divertikülleri motor fonksiyon bozukluklzrının anatomik sonuçlarıdır.
Semptomların varlığında cerrahi girişim gereklidir.Morbidite ve mortaliteyi belirleyen en önemli faktör aspirasyondur.
Genelikle 30-50 yaşları arasında ve en sık görülen özefageal divertiküldür.Servikal disfaji, sindirilmemiş gıda artıkalrını içeren eforsuz regurjitasyon en sık rastlanan semptomlarıdır.Kronik öksürük, aspirasyon , tekrarlayan akciğer infeksiyonları sık rastlanan yakınmalardır.
Tanı baryumlu özefagogram ile konur.Endoskopinin divertiküler perforasyon riski mevcuttur.Faringoözefageal divertikülde de en uygun cerrahi tedavidir. Miyotomi sonrası arta kalan divertikül prevertebral fasyaya sütüre edilmesidir.( divertikülopeksi)
Eğer divertikül fazla geniş ve duvarı fazla incelmiş ise divertikülektomi yapmak gerekir.Sonuç olarak krikofarengeal miyitomi morbiditesi son derece düşük , Zenker olan her hastaya uygulanabilecek etkin bir cerrahi tedavi yöntemidir.
Bu tip divertiküller tipik olarak mediastinal granulomatöz hastalıklarla ( tüberküloz, histoplasmosis ) beraberdir.Bu divertiküller genellikle asemptomatik ve tesadifen saptanırlar.Cerrahi tedavi semptomların şiddetine bağlıdır.Bu tip lezyonlar özefagusun ön duvarında görülürler ve çevre dokulara yapışıklık gösterirler.Bu yoğoun yapışıklıklar nedeniyle onarımların plevral yamalarla desteklenmesi önerilmektedir.
Torasik özefagusun son 10 cm ‘ lik kısmında ,özefagusun motor fonksiyon bozukluklarından veya mekanik distal tıkanma sonucu ortaya çıkan pulsiyon ve yalancı divertiküllerdir.Semptomlar genellikle altta yatan özefageal bozukluğa ait semptomlardır.Ciddi, ilerleyici disfajisi, göğüs ağrısı ve geniş divertiküler poşu olan hastalar cerrahiye adaydır.Robotik ,Laparoskopik veya torakoskopik olarak özefageal Miyotomi, divertikülektomi ve funduplikasyon işlemleri açık cerrahi ile benzer başarı oranları ile yapılabilmektedir.
Akalazya
Seyrek görülen bir hastalık olmakla beraber ( insidens 1/ 100.000 ) en sık görülen primer özefageal motilite bozukluğudur ve 35-45 yaşları arasında sıktır.
Akalazyanın etyolojisi bilinmemekle beraber, bu hastalıkta Auerbach pleksusunun harab olmasına bağlı motor fonksiyon bozukluğu ortaya çıkar.
Özefagus gövdesinde peristaltizmin yokluğu majör anormallik olmakla beraber , mevcut veriler akalazyanın alt özefagus sfinkterinin primer bozukluğu olduğu yolundadır.Belirleyici patoloji Auerbach pleksusundaki ganglionların yetersizliğidir.
Akalazya semptomatolojiye ve özefagus çapına göre 3 klinik evreye ayrılmıştır; evre I
(özefagus <4 cm) , evre II (özefagus 4-7 cm) ve evre III (özefagus > 7 cm) .İlerleyici disfaji hastaların hemen hepsinde mevcuttur.Regurjitasyon (> % 70) , odinofaji (yutma sonrası retrosternal ağrı) hastaların % 30 ‘ da mevcuttur ve aspirasyona bağlı gelişen bronşit ve pnömoni (% 10) ‘ dir.
Ortalama 15-25 yıl sonra gelişen genellikle skuamöz tipte özefagus kanseri geliştiği için akalazya premalign bir lezyon olarak kabul edilir.
Baryumlu özefagogram’ da distal özefagusta kuş gagası görünümü ve proksimalde genişleme mevcuttur ( Kuş Gagası görünümü ).
Özefageal manometri tanıda en yararlı yöntemdir.Karakteristik manometrik bulgular ; peristaltizmin yokluğu , kontraksiyonların ayna görüntüsü ve yutma esnasında alt özefageal sfinkterin gevşemesinin ( relaxation ) yokluğudur.Endoskopi benign ve malign darlıkların ayrımını yapmak için kullanılmalıdır.
Medikal tedavide amaç alt özefageal sfinkter tonusunu düşürmektedir.Bunun için nitratlar, kalsiyum kanal blokerleri ve son zamanlarda da endoskopik botilinum toksini alt özefageal sfinkter bölgesine injeksiyonu kullanılmaktadır.
Diğer iki tedavi yöntemi pnömotik veya hidrostatik zorlu dilatasyon ve özefagomiyotomidir. Heller özefagomiyotomi ile hastaların % 95 ‘ inde son derece başarılı sonuçlar elde edilmiştir.Zorlu pnömotik dilatasyon ile elde edilen başarılı sonuç oranları % 65 ‘ dir.Her iki yöntemin de potansiyel komplikasyonu gastroözefageal reflüdür.
Cerrahi özefagomiyotomi dört hasta grubunda kullanılmaktadır:
Laparoskopik özefagomiyotomi ile beraber parsiyel fundoplikasyon ilk tercih olarak kullanılmaktadır.
Vigorous ( şiddetli ) Akalazya
Bu tip hastalar akalazya ve diffuz özefageal spazmın klinik ve manometrik özelliklerini taşırlar. Gevşemeyen alt özefageal sfinkteri yenmek için ortaya çıkan düzensiz peristaltizmin meydana getirdiği spastik ağrı ve ciddi disfaji mevcuttur. Tedavi klasik akalazya ile aynıdır ancak özefagomiyotomi daha uzun tutulmalıdır.
Diffüz Özefageal Spazm ( DÖS )
Ciddi substernal ağrı ve / veya disfaji ile kendini gösteren özefagusun hipermotilitesidir.Klasik akalazya ile belirgin farkları ; DÖS öncelikle özefagus gövdesinin hastalığıdırdisfaji daha hafif , göğüs ağrısı ise daha belirgindir ve hastanın genel durumu daha az bozulmuştur.Primer semptom geceleri veya kendiliğinden ortaya çıkan ciddi göğüs ağrısıdır.Göğüs ağrısının karakteri koroner arter hastalığında görülen anjina pectoris ile benzerlikler gösterir.
Safra taşları, ülser hastalığı, gastrit, pankreatit DÖS’ı tetikleyebilir.Disfaji , regurjitasyon ve kilo kaybı diğer semptomları oluşturur.Özefageal manometri tanıda en değerli yöntemdir.Genellikle simultane,multifazik,tekrarlayan ,uzamış ve yüksek amplitüdlü kontraksiyonlar görülür.
Medikal tedavide antispasmodikler, kalsiyum kanal blokerleri,nitratlar kullanılabilir.Pnömotik dilatasyon yırtıklara neden olabileceği için önerilmemektedir.Özefagomiyotomi önerilmekle beraber , akalazyadaki kadar başarılı sonuçlar elde edilememiştir.
Nutcracker Özefagus
Manometrik olarak uzamış, yüksek amplitüdlü peristaltik dalgalar ve kardiak semptomları taklit eden göğüs ağrısı ile karakterli özefagusun hipermotilite bozukluğudur.Tanı ve tedavi yöntemleri akalazya ve DÖS ‘ e benzer ancak özefagomiyotominin faydalı olduğu gösterilememiştir.
Hipertansif Alt Özefageal Sfinkter
Bu bozukluk yüksek AÖS basıncı, özefagus gövdesinin normal gevşeme ve itme hareketleri ile karakterizedir.
Nonspesifik Özefageal Motilite Bozuklukları
Bazı hastalar göğüs ağrısı ve disfajiden yakınan , özefageal manometride normalin dışında dalgalar ve kontraksiyonlar gösteren fakat primer özefageal motor bozukluk kriterlerine uymayan hastalardır.
Özefagusun skleroderma, multiple sklerozis ,diabetik nöropati gibi sistemik hastalıklara ve enflamatuar injürilere cevabı sonucu gelişen motilite bozukluklarıdır.
Skleroderma : Hastaların % 80 ‘ inde özefageal peristaltizmin kaybıyla seyreden sistemik bir hastalıktır.Kadınlarda 2 kat daha sık ve 30-40 yaşları arasında görülür.Olaylar küçük damarlarda enflamasyon ile başlar.Gastrointestinal sistemde düz kas atrofisi belirgindir.Özefagus düz kaslarının fibrozisi gastroözefageal reflünün çıkmasına sebep olur.Başlangıçta hastalar özefagusun yavaş boşalmasından , gıdaların ilerleyebilmesi için su gereksinmesinden ve yanma duyusu ile reflüden yakınmaya başlarlar.Özefagusun gıda artıklarından temizlenmesinin gecikmesi ile ciddi reflü özefajit ortaya çıkar.Skelerodermanın tanısı manometrik ve asid reflü testleri ile yapılır.Reflü özefajite bağlı özefagusta kısalma sıklıkla görülür.Cerrahi sonrası özefagusun asit ile olan teması kesilir.İleri özefageal striktürü, reflü özefajiti, dilatasyonu olan ve medikal tedaviye yanıt vermeyen seçilmiş hastalarda transhiatal özefajektomi ve servikal özefagogastrostomi ile iyi sonuçlar elde edilebilir.
Özefagus perforasyonlarının büyük bir kısmı tanı ve tedavi işlemleri esnasında ortaya çıkan iatrojenik yaralanmalardır ve tüm özefageal perforasyonların % 60 ını oluşturur.Özefagus perforasyonları intraluminal veya ekstraluminal nedenler olarak 2 başlık altında toplanabilir.Özefagus rüptürlerinde genel mortalite oranı % 20 civarındadır.Özefagus perforasyonlu hastaların % 70-90 ‘ ında ağrı mevcuttur ve en sık rastlanan semptomdur.Ayrıca disfaji, ateş ve ilerleyici lökositoz , taşikardi, solunum sıkıntısı ve tedavi edilmez ise şok saptanabilir.
Servikal perforasyonlarda ense sertliği ve subkutan servikal amfizem , torasik perforasyonlarda ise mediastinal amfizem , göğüs ağrısı, dispne ve plevral effüzyon görülebilir.İntraabdominal perforasyonlar peritonit bulguları ile seyreder.Kesin tanı konulamadğı durumlarda CT ‘ den yararlanılabilir.Endoskopi küçük perforasyonları direkt olarak göremeyip tanıda yanılmalara neden olabilir.
Başarılı tedavinin ilk basamağı erken tanıdır.İlk 24 saat içinde tanı konulabilirse primer onarım ile % 80-90 başarılı sonuçlar elde edilebilir.Servikal veya üst torasik özefagus perforasyonlarında tedavi yalnız drenaj veya drenaj ile beraber primer onarımdır.Torasik perforasyonlar primer olarak onarılır ve perforasyon alanı sağlam dokularla yamanarak desteklenir ve mediastinal drenaj sağlanır.
Plummer-Vinson veya Patterson-Kelly Sendromu ( sideropenik disfaji )
Disfaji ile beraber atrofik ağız mukozası , kaşık şeklinde parmaklar, kolay kırılan tırnaklar ve kronik anemi görülür.Disfajinin nedeni servikal özefageal web ( zar, perde ) olmasıdır.Tedavi , demir eksikliğinin düzeltilmesi ve web ‘ in dilatasyonudur.
Schatzki Halkası (Distal Özefageal Web)
Schatzki halkası alt özefagusda skuamokolumnar bileşkede görülen ince, çepeçevre bir halkadır ve genellikle sliding ( kayıcı ) hiatal herniyle beraberdir.genel popülasyondaki prevalansı % 0.2-14 arasındadır.Kısalan özefagusda mukozal katlanma ile oluşan bir pile olduğu , konjenital olduğu ve kronik reflüye bağlı enflamasyon striktür ile sonuçlandığı iddia edilmektedir.tedavide aralıklı bujinaj ve medikal antireflü tedavi ile dirençli disfaji ve ilaçla tedaviye dirençli gastroözefageal reflü semptomları olan hastalarda ise intraoperatif dilatasyon ile beraber antireflü işlemi belirgin bir düzelme sağlar.
Mallory-Weiss Sendromu (Emetogenic Mucosal Laseration)
Glottis kapalı iken aşırı derecede zorlu kusmalara bağlı artan intraabdominal basınç özefagusa yansır ve mukozal ( Mallory-Weiss sendromu ) veya transmural yırtılmalara ( Boerhaave Sendromu ) neden olabilir.Bu sendrom akut üst gastrointestinal sistem kanamalarının % 15 den de sorumludur. Tanıda endoskopide mukozada yırtık ile beraber fıtıklaşmış mide tanı koydurur.Hastaların ancak az bir kısmında kanamayı durdurmak için cerrahi müdahale gereklidir.
Enfeksiyöz Özefajitler
Genel durum düşkünlüğü olan , immün sistemi baskılanmış veya uzun süre antibiyotik kullanmış hastalarda rastlanan klinik bir durumdur. Enfeksiyöz özefajitin en sık rastlanan etkeni Candida albicans dır.
Kostik yaralanmalar
Kaza sonucu kostik yaralanmalar genellikle çocuklarda görülür. Erişkinlerde görülen yaralanmaların çoğu kasti veya intihar amaçlıdır.Koroziv lezyonlarda endoskopik üç dönem mevcuttur.Birinci dönem akut nekroz devresidir ve 1-4 gün devam eder.İkinci devre ülserasyon ve granülasyon devresidir, 10-12 gün devam eder ve üçüncü devre sikatrizasyon devresidir. Ağızda veya substernal bölgede ağrı, aşırı tükrük salgısı, yutma anında ağrı,disfaji bazen kanama ve kusma sık görülen bulgulardır.
Olayın sebebi güçlü asitler ise , ciddi sistemik ve solunum problemleri ve komplikasyonları görülebilir.Tedavi kostik yaralanmanın erken ve geç dönem sonuçlarına yöneliktir.İlk bir saat içinde nötralize edici maddeler kullanılabilir ancak kusturmamalıdır.hipovolemi düzeltilir, geniş spektrumlu antibiyotikler verilir.Geniş nekrozlarda özefagus rezeksiyonu, servikal özefagostomi , besleyici jejunostomi ve 90 gün veya daha sonra rekonstriksiyon en iyi tedavidir.Geç dönemdeki en önemli problem, normal popülasyondan 1000 kat daha fazla olan kanser gelişimi riskidir.
Ender görülürler.En sık rastlananı leiomyomlardır, bunu polipler izler.seyrek rastlanan benign tümörleri hemanjiomlar ve granüler hücreli miyoblastomadır.
Tümörün lokasyonuna göre bulgu verirler.Polip gibi intraluminal tümörler obstriksiyona bağlı disfaji, kusma ve aspirasyona neden olurlar. Leiomiyom gibi intraluminal tümörler genellikle asemptomatiktir, fakat yeterli hacimlere ulaştıklarında disfaji ve göğüs ağrısına neden olurlar.Baryumlu özefagogram, özefagoskop, CT ve MR ile tanınabilirler.Semptomatik olan tümörlerde tedavi cerrahi rezeksiyondur.Büyük olmayan ve damarlanması fazla olmayan intraluminal tümörler endoskopi ile çıkarılabilirler.Leiomiyom gibi intraluminal tümörler açık veya laparoskopik yolla enükle edilebilir.
Özefagus kanser insidensi bölgelere ve ülkelere göre değişmektedir.Bu coğrafi farklılıklar ,çevre ve diyet farklılıklarının karsinogenesis üzerindeki etyolojik rolünü de ortaya koymaktadır.Son 30 yılda özefagus kanserinin 5 yıllık sağkalım oranları % 3 den , % 15 e yükselmiştir.Genellikle geç devrede saptandığından sağkalım oranları da düşük olmaktadır.
Güncel tedavi modelleri cerrahi,radyoterapi ve kemoterapi kombinasyonundan oluşmakta ve 5 yıllık sağ kalım oranlarının uzamasına neden olmaktadır. Histolojik olarak en sık skuamöz hücreli kansere rastlanır.Batı toplumlarında 3-5 / 100.000 olan oran doğu topluluklarında 100/ 100.000 ‘ dir.
Çevresel faktörlerin yanı sıra , sosyo-ekonomik düzeyin düşüklüğü,ırk,alkol ve tütün kullanımı ,
N-nitrozaminler, akalazya, kostik striktürler, tylosis ( ayak tabanı ve parmak hiperkeratinizasyon ) ve Plummer-Vinson sendromu skuamöz hücreli kanser riskini artıran faktörlerdir.Bu tip kanserler multisentrik olmaya meyillidir ve sıklıkla özefagusun 1/3 orta kısmında ( % 55) görülürken, servikal özefagusda % 8 , distal özefagusta % 37 oranında görülürler.
Fungatif ( % 60 )
ülseratif ( % 25 ) ve
infiltratif ( % 15 )
tipte büyüme sergilerler. İnvasiv skuamöz hücreli kanserin prognozu kötüdür ve tedavi sonrası 5 yıllık yaşam % 5-12 ‘ dir.% yıllık yaşam , lenf nodu pozitif olanlarda % 3 , lenf nodu negatif olanlarda ise % 42 olarak belirtilmektedir.
Diğer bir kanser tipi adenokanserlerdir. Adenokanserler sıklıkla Barrett özefagusla birliktedir ( % 20-58 ) ve distal özefagusu tutarlar veya proksimal gastrik kanserin ( Kardia Ca ) özefagusa yayılmasıyla ortaya çıkarlar. Barrett özefaguslu hastalarda adenokanser gelişme riski normal popülasyona kıyasla 40 kat fazladır ve sadece intestinal metaplazi gösteren kolumnar mukozanın malign potansiyel taşıdığı düşünülmektedir.
Özefagus kanserinin başlangıç semptomları % 90 oranında disfaji ( Yutma güçlüğü ) ve kilo kaybıdır.Disfajinin yavaş gelişimi, belki de sağlık kuruluşlarına daha geç başvurulmasının da nedenidir.Hastaların % 50 ‘ sinde değişik derecelerde odinofaji ( ağrılı yutma ) görülür.
Ses kısıklığı , karın ağrısı, devamlı sırt ve kemik ağrıları, hıçkırık, öksürük ve aspirasyon pnömonisi gibi bulgular inresektabiliteyi düşündürür.Fizik muayenede saptanan bulgular kilo kaybıyla orantılıdır.
Genişlemiş servikal veya supraklavikuler lenf nodları, kemik ağrıları bütün nörolojik semptomların CT veya MR ile değerlendirilmesi gerekir.
Histoloik tanı ve intramural yayılım için endoskopik değerlendirme şarttır.Trakeabronşial tutulumun belirlenmesi için bronkoskopi gerekli diğer bir tanı aracıdır.
Evrelendirme
Özellikle nodal tutulumun belirlenmesi zorluklar arzetmektedir.CT bu konuda bilgi verebilir. Endoskopik ultrasonografi özefagus duvar penetrasyonunun belirlenmesinde CT ‘ den daha üstündür.Torakoskopik ve laparoskopik olarak özefagus kanserinin evrelendirilmesi önerilmektedir. Bu yöntem ile doğru evrelemenin % 90 oranında yapılabileceği bildirilmektedir. Günümüzde yaygın olarak kullanılan evreleme TNM evreleme sistemidir.Özefagus kanserlerinde prognozu etkiliyen bağımsız faktörler olarak lenf nodu tutulumu ve sayısı, özefagus duvarında tümör penetrasyonu ve uzak metastazlar belirlenmiştir.
Özefagus kanserli hastaların hepsinde amaç cerrahi rezeksiyon şansını belirlemektir çünkü kür sağlayan tek yaklaşım cerrahi rezeksiyondur.Uzak metastaz bulguları olmayan ve fizyolojik durumu itibariyle ameliyatı tolere edebilecek bütün hastalarda cerrahi yapılmalıdır. Transhiatal veya transtorasik özefajektominin operatif mortalitesi % 5 ‘ den daha azdır ancak morbiditeleri sırasıyla % 10 ve % 27 ‘dir.Evre I ve Evre II hastalarda bu iki yaklaşımla elde edilen 5 yıllık sağkalım oranları sırasıyla % 65 ve % 85 iken , evre III hastalarda bu oran % 15 ve % 28 ‘ dir.Erken evre özefagus kanserlerinde ( Evre 0 ve I ) 5 yıllık sağkalım % 70 olarak bildirilmektedir.Tümör sadece mukozada sınırlı ise 5 yıllık sağkalım oranları % 90 ‘ a kadar çıkabilmektedir.Özefagus kanserlerinin longitidunal transmural yayılımı nedeniyle tümörün tam olarak çıkarılabilmesi için total veya subtotal özefajektomi gereklidir.Segmenter rezeksiyonlarda lokal nüks insidensi son derece yüksektir.Adjuvan kemoterapi ve radyasyon tedavisi sağkalım üzerinde olumlu etkilere sahiptir.
Subtotal özefajektomi ; gastroözefageal bileşkede yerleşmiş tümörlerde subtotal özefajektomi yapılabilir.Ivor-Lewis ( Tanner-lewis ) özefajektomi uygun bir cerrahi girişimdir.
Total özefajektomi ; proksimal yerleşimli tümörlerde ( servikal veya üst özefageal bölge ) , segmental rezeksiyon ( Ivor-Lewis ) negatif anastomoz hattı elde etmenin zorluğu nedeniyle , total özefajektomi gereklidir.Total özefajektomi için iki yöntem yaygın olarak kullanılmaktadır.bunlardan birincisinde sağ torakotomi ile özefagus mobilize edilip boyunda anastomoze edilir, ikincisinde ise torakotomi yapmadan transhiatal olarak özefagusun mobilizasyonu ve boyunda anastomozudur.Günümüzde özefagus kanser cerrahisinde özelikle Japon cerrahlar 2 ayrı tip radikal lenfadenektomi tekniği kullanmaktadır.
İki bölgeli lenf nodu rezeksiyonu
Üç bölgeli lenf nodu rezeksiyonu
Son yıllarda gittikçe sık kullanılan neoadjuvan tedavilerin sonuçları radikal lenfadenektomiden daha iyi olunca , pek çok cerrah morbidite ve mortalite daha yüksek olan radikal lenfadenektomiden kaçınmıştır.
Rezeksiyon sonrası rekonstriksiyon ; Özefajektomi sonrası mide , kolon ve jejunum rekonstriksiyon amacıyla kullanılmaktadır.Midenin uygun olmadığı durumlarda kolon en yaygın kullanılan ikinci seçenektir.Mide ve kolon interpozisyonuna alternatif , serbest jejunal grefttir.
Rezeke edilemeyen tümörlerde palyasyon; Son yıllarda bu yöntemlerde dramatik bir artış ve başarı oranı söz konusudur.Trakeaözefageal fistülü olan hastalar artık bypass’ dan ziyade stent ile tedavi edilmektedir.Endoskopik laser tedavisi, elektrokoagulasyon, fotodinamik tedavi bu yöntemlerin belli başlılarıdır ve bildirilen başarı oranları % 80-100 arasındadır.
Adjuvan Tedavi
Radyoterapi tek başına veya kombine yaygın olarak kullnılmaktadır.Yapılan çalışmalar, kemoterapinin kullanılmasına bir kontrendikasyon olmadıkça , palyasyon amacıyla radyoterapi ile kemoterapinin kombine kullanılması yönündedir.en sık kullanılan ajanlar ; 5-fluorouracil, cisplatin, mitomycin C ve methotrexatedir.Paklitakselin eklenmesi ümit verici sonuçlar vermiştir.
Neoadjuvan Tedavi
Özefagus kanserlerinde küratif cerrahi ile elde edilen 5 yıllık sağkalım oranları % 20 dolaylarında, % 10-35 arasında oldukça düşük düzeydedir.Neoadjuvan yaklaşımların faydaları , tümör evresinin düşmesi ve tümör kitlesinin küçülmesi ve buna bağlı küratif rezeksiyon oranlarının artması , mikrometastazların erken tedavisidir.Tek başına neoadjuvan kemoradyoterapi sonrası 5 yıllık yaşam % 27 civarında olmuş ve cerrahinin eklenmesiyle 5 yıllık sağkalım oranları % 67 civarına yükseltilebilmiştir.Ancak bu tedavi morbidite ve mortalite oranlarında da bir artışa neden olmuştur.
Yemek borusu kanseri ile alakalı olarak yazımızı okumak isterseniz; https://www.erhuneyuboglu.com/yemek-borusu-kanseri